Eğitim sorunlarını doğru tespit edilmesi ve çözülmesinin çok karmaşık ve içinden çıkılmaz bir konu olduğunu düşünmüyorum. Yeter ki eğitimde karar vericiler, eğitim politikalarını ya da eğitim bakış açılarını doğru bir perspektifte şekillendirebilsinler…
Resmi ve özel eğitim kurumlarında 2021-2022 eğitim öğretim yılı tamamlandı. Milli Eğitim Bakanlığı 2020-20221 eğitim öğretim yılını pandemi koşullarında ara verilmeden tamamladığı için başarılı bir yıl olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle, tüm öğretmenler birinci dönemde olduğu gibi bu dönem de başarı belgesiyle ödüllendirildiler. Peki, eğitimde başarının kıstası için eğitim öğretimin ara verilmeden kesintisiz devamlılığı yeterli midir?
Eğitim öğretimde başarı kıstası sadece eğitim öğretimin devamlılığı olarak değerlendirilir ise, evet, 2020-2021 eğitim – öğretim yılı kesintisiz devam etti. Ancak, pandemi öncesinde de var olan eğitimle ilgili temel sorunlar, pandemiyle birlikte etkilerini daha da hissettirerek, devam etti…
Bir eğitim öğretim yılını daha geri bırakırken eğitim sistemimizle ilgili sorunlu alanları ve çözüm önerilerini hatırlatmakta yarar görüyorum. Eğitim sorunlarını doğru tespit edilmesi ve çözülmesinin çok karmaşık ve içinden çıkılmaz bir konu olduğunu düşünmüyorum. Yeter ki eğitimde karar vericiler, eğitim politikalarını ya da eğitim bakış açılarını doğru bir perspektifte şekillendirebilsinler…
Ülkemizde eğitim sorunlarını; öğretim programları – öğretim yöntem ve teknikleriyle ilgili sorunlar, öğretmen yetiştirme sorunu, kademeler arası geçiş ve eğitimde yöneltme – yönlendirme sorunu, eğitim öğretim alt yapısı ve eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili sorunlar olmak üzere dört ana grupta sıralamak mümkündür.
Eğitimde öğretim programları – öğretim yöntem teknikleriyle ilgili sorunlar: Eğitim sistemimizde yıllardan beri öğretim programları ve öğretim yöntem teknikleriyle ilgili sürekli bir değişim ve dönüşüm döngüsü devam etmektedir. Değişim ve dönüşümün temelinde ise bilgi ve teknoloji çağına uyum gerekçe gösterilmektedir. Bilgi çağının en önemli özelliği, bilginin çok hızlı değişmesi ya da eskimesidir. Eğitim sistemimizde her sorunlu alanla ilgili çözüm ise, müfredata yeni ders eklemekle giderilmeye çalışılmaktadır. Örnek verilecek olursa; medya ile ilgili toplumsal bilinci medya okur- yazarlığı dersiyle, hukuk ile ilgili bilinci hukuk okuryazarlığı dersiyle, trafik bilincini ise müfredata trafik okur- yazarlığı dersi eklenerek toplumsal bilincin geliştirileceği sanılıyor. Sorunlu alanlar arttıkça eğitim sistemimizde ders sayısı da her geçen gün daha da artmaktadır. Eğitim sistemimiz sürekli bilgi yüklemek üzerine şekillenmiştir. Eğitim sistemimizde öğrencilerin bilgi heybesini sürekli doldurmak, sorunlara neşter olarak görülmektedir. Oysa bilgi çağında geleceğimiz olan çocuklarımızın zihinlerini bilgi çöplüğüne dönüştürmek yerine bilgi üretmeyi, bilgiye erişimi ve öğrenmeyi öğretme perspektifinde sorunlara yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.
Eğitim öğretimde günlük ders sayısı liselerde 8 ya da 9 saati bulmaktadır. Sabah saat 08.00’de derse başlayan bir öğrenci öğleden sonra saat 16.00’ da okuldan ayrılmış oluyor. Eğitimde sürekli bilgi yükleme anlayışı nedeniyle; öğrenciler okula koşmak yerine okuldan kaçan, okulu sevmeyen, tatil için gün sayan öğrencilere dönüşmektedirler. Ayrıca, ders müfredatlarında uygulamalara daha çok yer verilmelidir. Ders müfredatları yaşamla uyumlu, kullanılabilir bilgiler içermelidir. Eğitim öğretimde sosyal aktivitelere, gezi – gözlem ve uygulamalara ağırlık verilmelidir. Öğretmen merkezli öğretim modeli yerine öğrenci merkezli model esas alınmalıdır. Eğitim öğretim kurumlarında günlük ders saatleri 5- 6 saati geçmemelidir. Ders çeşitliliği azaltılmalıdır. Temel dersler dışında sosyal aktiviteler, spor ve sanatsal etkinliklere ağırlık verilmelidir. Eğitim öğretimin ilk yıllarından itibaren en temel dersler, bilgiye erişim ve öğrenmeyi öğrenme dersleri olmalıdır.
Eğitim sistemimizde öğretmen yetiştirme sorunu: ülkemizde öğretmen yetiştirme ve öğretmenlerin meslek içerisinde geliştirilmesi sorunu bütün boyutlarıyla tekrar ele alınmalıdır. Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi öğretmen üniversiteleri kurulmalıdır. Öğretmen üniversiteleri, eğitimle ilgili tüm bilimleri kapsayan gelişmiş fakülte ve enstitülerden oluşmalıdır. Öğretmenlik mesleğinde oluşturacağı hiyerarşik basamaklar nedeniyle, çalışma barışını bozacağını düşündüğüm uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik gibi sınav odaklı özendiriciler yerine, gelişme odaklı akademik kariyer basamakları özendirilmelidir. Öğretmenlerin kariyer gelişimlerini sınavla ölçmek yerine hizmet içi eğitimlerin niteliği geliştirilmelidir. Öğretmenlere üniversitelerin eğitimle ilgili bölümlerinde akademik kariyerlere olanakları tanınmalıdır.
Eğitimde kademeler arası geçiş ve eğitimde yöneltme ve yönlendirme sorunu: Eğitim sistemimizde kademeler arası geçişle ilgili de sürekli bir değişim döngüsü yaşanmaktadır. Kademeler arası geçişte değişmeyen temel konu ise merkezi sınavlardır. Ancak, ilginç olan ise kademeler arası geçiş ile ilgili her değişimin temelinde merkezi sınavların azaltılması ya da kaldırılmasının söz konusu olmamasıdır. Eğitim sistemimizin sınav odaklı yapıdan kurtarılması için alınması gereken önlemler ve temel strateji şu olmalıdır: Eğitimde yöneltme ve yönlendirme ilkesinin doğru uygulanmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim kurumları istihdam odaklı olmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim okulları, en başarısız öğrencilerin toplandığı eğitim kurumları algısından kurtarılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim kurumlarının, bireyleri kısa yoldan üretime katan ve meslek kazandıran eğitim kurumları olmaları için tatmin edici özendiriciler devreye girmelidir.
Eğitim öğretim alt yapısı ve eğitimde fırsat eşitliği sorunu: Eğitim sistemimizdeki alta yapı sorunu pandemi koşullarında daha da fazla hissedildi. Ülkemizde bazı okullarda derslik başına 10-15 öğrenci düşerken, bazı okullarda ise bu sayı 45- 50 öğrenciyi bulmaktadır. Okullardaki öğrenci sayıları, iller ve bölgeler arasında da farklılıklar göstermektedir. Özellikle büyük kentlerdeki bazı okullarda derslik başına düşen öğrenci sayısının çok yüksek olduğu gözlenmektedir. Özel öğretim kurumları ile bazı resmi eğitim öğretim kurumları arasında da alta yapı açısında farklılıklar görülmektedir. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için tüm okulların eğitim öğretim alt yapı standartları eşit seviye getirilmelidir.
Eğitim öğretimde bir yılı geride bırakırken sorunlar ve çözümler üzerine kısa ve genel bir değerlendirme yapmak istedim. Yukarıda da ifade ettiğim gibi sıraladığım eğitim sorunları çok da karmaşık ya da bilinmeyen sorunlar değildir. Önemli olan eğitimde sorunlar ve çözümlerin doğru bakış açısı ve doğru perspektifte değerlendirilmesidir. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…
KAYNAK: https://egitimajansi.com/ali-gungor/egitimde-sorunlar-ve-cozumler-uzerine-kose-yazisi-3565y.html