ÖKÜZ VE KURBAĞA HİKAYESİ
İnsanlara bazı hakikatleri anlatmak çok zordur. Hakikatleri anladıklarında ise çoğu zaman iş işten geçmiş olur.
İnsanın başına ne geliyorsa vurdumduymazlığından ve ihmallerinden gelmektedir. Sorgulamayan, düşünmeyen, okumayan, ibret almayan ve susanlar için beklenen akıbet yokluk, yoksulluk, her şeyi kaybetme ve felakete sürüklenmektir.
Hani kaba bir söz vardır ya “sen eşşek olursan sırtına semer vuran çok olur” misali.
Hayatta her şey bir anda olup bitmez. Tecridi ve alıştıra alıştıra yapılır yapılmak istenilenler. Toplumların kanseri de bu alışma, kabullenme, tepki vermeme durumu ve haksızlıklar karşısında susmadır. Susar, kabullenir çünkü kendisinin rahatı bozulmamaktadır. Ne zaman ki sıra kendisine gelirse (solcu arkadaşların kullandıkları ve sözde kalan “susma sustukça sıra sana gelecek” yaklaşımı) feryat figan ortalığı yıkar geçer. Yıkar geçer de artık başkalarına yaptıklarını artık onlarda kendisine yapmaktadır.
İşte hayvanlar aleminden insanlar alemine bakan iki güzel kıssa. Kıssadan hissesi olanlara, anlayanlara, ibret alanlara.
Kıssa 1: Sarı Öküz Hikayesi
Ormanda yaşayan öküzler, aslanların saldırılarını her seferinde elbirliği ile def etmesini bilmişler. Aslanlara av olmamışlar.
Aslanlar bir araya gelip durum değerlendirmesi yapmışlar.
Öküzlerin dayanışmasına engel olamadıkları için avlanamadıklarından terki diyar etmeye karar vermişler. Zira burada dururlarsa açlıktan öleceklerini anlamışlar.
İçlerinde en cılızlarından birisi olan topal aslan itiraz etmiş. “Hayır. Hiçbir yara gitmiyoruz” demiş.
Topal aslan cılızmış cılız olmasına ama içlerde en kurnazlarından biriymiş.
“Bana bırakın siz bu işi” demiş. “Ben halledeceğim.”
Topal aslan beyaz bayrağı çekip varmış öküzlerin yanına.
“Öküz efendiler” demiş. “Bizi yanlış anlamayın. Bizim size bir kastımız yok. Ama içinizdeki o sarı öküz var ya. O bizi renkleriyle tahrik ediyor.
İştahımızı kabartıyor. Verin onu bize, siz de biz de huzur içinde yaşayalım.”
Barış teklifi hoşlarına gitmiş öküzlerin. Bilge öküzün tüm itirazlarına rağmen, sürünün selameti için sarı öküzü gözden çıkarmışlar.
Bir müddet aslanların saldırıları olmadan huzur içinde yaşamışlar.
Sonra bir gün yine çıkagelmiş topal aslan elinde beyaz bayrakla.
“Bakın” demiş. “Ne kadar güzel huzur içinde yaşıyoruz. Ama arkadaşlarım sizin boz öküzden rahatsızlık duyuyor” demeye kalmamış, barış için öküzler boz öküzü de vermişler.
Öküzler belli aralıklarla barışın tesisi için birer-birer öküzleri vermişler ama bir de bakmışlar ki, aslanlara karşı koyacak gücü de kaybetmişler.
“Biz nasıl bu hale geldik” diye öküzler ah-vah ederlerken bilge öküz söz almış:
“Biz” demiş. “Sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik her şeyi…”
Kıssa 2: Kurbağa Hikayesi
Canlı bir kurbağayı pişirmek için hangi yöntem kullanılıyormuş biliyor musunuz?
Eğer canlı kurbağayı kaynayan suya atarsanız, zıplayıp kendini dışarı atıyormuş. Ama eğer siz onu kaynar suya atmaz da, ılık suya atar ve suyun altını hafifçe açarsanız, zıplayıp kaçmıyormuş.
Geçen zamanla birlikte, suyun ısısının yavaş yavaş artmasıyla kurbağa gittikçe gevşiyormuş ve sonunda ne olduğunu bile anlamadan işi bitiyormuş…
Kıssalar bu kadar da hisseler ne kadar bilinmez. Bilinir mi dersiniz?
KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ – https://avibrahimgullu.com/okuz-ve-kurbaga-hikayesi/